İstiridye.

Karpuzun beyaz kısmı doğal viagra diyorlar. Epimedyumlu macunu da araştır.

Deniz kestanesi

Keçiboynuzu

Bugüne kadar bende en etkili olan gıda keçiboynuzu pekmezi/özü oldu.

Ek olarak ağır bacak egzersizinden daha etkili bir testo booster yoktur herhalde.

Keçiboynuzu yiyerekten bacak idmanı yapın :)

Ha bir de tarçın vardı ya gençken tarçın yer sevişirdik heyy gidi...

Sağlıklı her türlü beslenme işe yarar, ekstra kalorili ve tatlı şeyler sağlıklı bünyede işe yarar.

Ama en önemlisi sağlıklı bir psikoloji ve stressiz bir yaşam. Alkol ve sigara düşmanı ufaklığın.

Mesela yersin en kral macunu ama ufaklıkta tık olmaz, fakat o enerji ve güçle inşaata çimento çekersin. Enerji verici besinler işe yaramıştır ama farklı noktada :)

Epimediumlu macun vs, onların hemen hemen hepsi dümen. Dümen derken, işe yaramıyor değil. İşe yarama sebebi içindeki epimedium efendime söyliyeyim ginseng vs ıvır zıvır değil. Atıyolar içine bir miktar Tadalafil ya da Sildenafil, ondan işe yarıyor.

Bu macunlardan alacaksanız bilinen ve kaliteli olanlardan alın.

Uzun süredir aynı partnerle beraberseniz, tek eşliyseniz, yaşınız 30 yaş üstüyse bu tür ürünlere ihtiyaç olabiliyor.

Ya neyine destek çıkalım karşında hem korunmayan hem de hamile kalıp kazara hamile kaldım diyen bi gerizekalı var, geri çekilme yöntemi bi doğum kontrol yöntemi değil ki kazara olsun geri çekilme yöntemi rus ruleti gibi denk gelebilir de gelmeyebilir de. Rus ruletinde mermi denk gelirse "ya kazara oldu" diyebiliyor musun? Diyemiyorsun. Bu da öyle.

Benzer bir hikayeyi en son 25 yıl önce filan okudum, Tonguç mastürbasyon yaptıktan sonra damlayan spermlerinin üstüne yanlışlıkla dişi kedisi oturmuş ve de Kötü Kedi Şerafettin böyle dünyaya gelmişti :)

Eşimin korunmasını istemiyorsam (kadın erkek far ketmez) çocuk sahibi olmak istiyorumdur.

Edit: Geri çekilmeyi bir korunma yöntemi sanıp, kazara hamile kalmak salaklık da olsa gerçek bir durumdur.

Ama eş korunuyorken "sen artık korunma" demek ve sonra hamilelik olması yok daha neler!

(tahtaya vurarak başlıyorum) millet "hamileymişim çok şaşırdım" diyince biz de şaşırıyorduk ama birçok çiftin korunmadan seviştiğini anladım ben. Sonra da şaşırıyorlar :D yani en basitinden prezervatif kullanıp hamile kalan kaç kişi vardır ki? O an patlasa bişey olsa yine anlayıp ona göre önlem alırsın yani.

edit: bu çocuk isteyen ama "hadi yapalım" diyemeyenlerin psikolojisi olabilir gibi geldi şimdi. İçten içe istiyorlar, bu şekilde akışına bırakıyorlar belki de.

Korunmasını istemeyip kazara nasıl oluyo ki? Korunmazsan, dışarı da boşalsa çocuk ihtimali hiç de az değil zaten. Kazara falan da olmuyo bu, gözünü kapatıp kalabalık yolda ksrsıdan karşıya geçmeye çalıştığında araba çarparsa kaza olmaz onun gibi geliyor bu durum bana.

:) geçenlerde eşimle konuşmuştuk bu konuyu. nasıl istenmeden hamile kalınıyor diye. bir türlü çıkar yol bulamadık. yani kondom patlasa anlarsın önlemini alırsın zaten. dışarı boşalmayı beceremeyince (zamanlamasını tutturamayınca) bu "kazayla" hamilelik gerçekleşiyor işte. başka mantıklı açıklaması yok.

dışarı boşalmak bir doğum kontrol yöntemi değil tabii ki ama biz 3 yıldır bu şekilde "korunuyoruz" tanesi 10 lira olan ve hazzı %90 azaltan bir muşambayı takacak halim yok. doğum kontrol hapı/iğnesi kadının anasını ağlatıyor, hormonları mahvediyor eşime bu kötülüğü yapamamam. bunu da eledik. spiral varmış o da çocuksuzlara tavsiye edilmiyor.

"dışarı boşalmaktan" başka çare kalmıyor. bunu da saniyelik çok iyi ayarlamak gerekiyor. 3 yıldır kaza çıkmadı çok şükür:)

cahillik ama bana da @nhk nin dediği gibi hissettirdi, sorumluluktan kaçıp olayı kazaya bağlamak

karşındakileri ikna edemezsin, düşüncelerini söyler yürürsün

bu işin kazası korunmazsan olur. korunan birinin kaza ihtimali çok zor. tüp bebek aşılama vb tedavi yapan doktorlardan sıra dahi alınamıyor. hamile kalmak o kadar zor bir denk gelme olayı ki kazayla olma ihtimali çok zor.

Yani yalan mı değil mi bilmem ama kim kondom kullanmak ister ki zaten, kimse keyfinden takmıyor sonuçta. Eşi istemiyorsa başka şekilde korunsunlar, kadın spiral taksın veya ne bileyim bir sürü yöntem var. Ayrıca dışarı boşalma bir yöntem değil, içeri boşalma olmadan korunmasız seks yaptı diye 2 kez hamile kalan arkadaşım var yanlışlıkla. Aşırı doğurgan bir kadın. Şimdi korunmadan penetrasyonu bırak değse yine mi hamile kalıcam diye triplere giriyor. Herkes de istiyor ki hem ayranları dökülmesin hem de bazı tatsız olaylar yaşanmasın. Göze alamayan korunsun bir sürü yöntemi var bunun artık.

Cehaletinden mutlu olan insanları kurcalamayın, eğitmeye kalkmayın.

Elbette bir çok çeşidi vardır ama benim tahminim bu çiftlerin çoğu geri çekilme yöntemini uyguluyor. Tabi bu yöntemde hamile kalınabiliyor, kalınca da şaşırıyorlar.
Hassas konular bunlar, birisi söyleyince öyle detayı çok sorgulanmaz. Çok yakın arkadaşınızsa zaten sorup konuşursunuz ne demek kaza diye.

Bu konuyla tam alakalı değil ama Boris Becker'in başına gelmişti. Kadın oral seks yapıyor Boris'e. Sonra kadın Boris'ten aldıklarıyla bir şekilde hamile kalıyor. DNA testi de yapılmıştı, çocuk Boris'ten. Boris de diyor ki "e biz şey yapmadık ki!". Bu olayda Boris'in babalık sorumluluğu nedir, ne olmalı diye tartışılmıştı bir süre.

michael_knight'ın dediği gibi örnekler de olabiliyor evet, sanırım Drake prezervatifin içine ketçap falan sıkıyordu spremlerimi çalıp çocuk yapıyorlar diye asdas.

@yazar yazmaz yazan yazar aynı sekilde dikkat ediyoruz sanırım bu da bana çok ürkütücü geldiği için "gerçekten geri çekilme" veya "kaza olsa da bi şey olmaz" rahatlığı arasında fark olduguna inanıyorum :)

ya bu devamlı hamile kalan kadınları/hamile bırakan erkekleri anlamıyorum ben asıl. bu nasıl bir doğurganlıktır, dölleme yeteneğidir ya? geri çekilmeyle hamilelik de zor bir şey yani bu şekilde hamile kalan varsa doğursun.

benim çevremde kimse hamile kalamıyor. takvim takibi, yumurta çatlatma iğneleri, tüp bebek tedavileri. görünürde bir sıkıntıları da yok. bu kadınlar da 91 doğumlu. kazara hamile nasıl kalınıyor ben de onu anlamıyorum, korunmasan bile hamilelik öyle kolay bir şey değil.

Direkt çevremde penetrasyon olmadan hamile kalabilmiş biri var. Bu kadar doğurgan olsaydım el ele tutuşmazdım bile çok korkunç. Öte yandan da düzenli olarak çocuk için çaba gösterip hamile kalamayanlar da var. İnsanın “bu işler kısmet” diyesi geliyor.

Eşinin korunmasını (doğum kontrol hapı ya da iud) sağlık sebeplerinden istemiyorsa ve kendisi de prezervatif kullanmak istemiyorsa buna rağmen hamile kalıyorsa tabii ki istenmeyen/kazara hamilelik olabilir. Vücut ısısı, regl döngüsü, dışarı boşalma (bu yöntem komik ama neyse) vs. olaylarına da bakmıyorlarsa o artık kazadan çıkmış oluyor tabii. Eşinin korunmasını dini sebeplerden istemiyorsa ayrı bir seviyede o, söyle de dalga geçelim.

Yorumlari okurken aklima suradaki yenge geldi m.youtube.com

Ben de hep adetten önceki beş gün, sonraki yedi gün mu neydi güvenlidir diye hareket ettim hiç de hayal kırıklığı olmadı ama şimdi bakıyorum da Allah korumuş. Ovulasyon tarihini saptıran şeyler var, ev taşımak, yola gitmek vs. muhtemelen bottle bir şey sonucu hamile kalınmıştır.

25-30 yıldır bildiğim bir marka var, Atlı Zincir. Ama muhtemelen yüksek fiyatlıdır, fakat sağlam markadır.

Peki daha önce hiç araba tekerine zincir taktınız mı? Hele ki 18 cant ölçüsüne, ciddi zor iştir. Karda kullanmadan önce temiz ve kuru havada mutlaka takıp alıştırma yapın.

Eğer kendiniz alıp takma becerisine sahipseniz internetten tavsiye ile alıp, takabilirsiniz.

Ama zaten bir yere götürüp taktıracaksanız kesinlikle hem satıp hem taktıran bir yerden alın cihazı.

Çünkü montaj hatası bile olsa "abi bu internetten satılanalr böyle, dandik, keşke bizden alsaydın cihazı, maalesef garanti veremiyoruz" vs diyecekleridr.

hesap komple silinmez. en kötü leyla gözüküyor. nickini tam hatırlamıyosundur.
leyla da çaylak ise nickini tam yazman lazım bulman için.

Engel yemiş olabilirsin

Hesabını kendi kapatmıştır.

X isimli bir yazar kaydı mevcut değil diyor

nicki yanlış hatırlıyosun o zaman.
sözlük yönetimi adamı databaseden silmediyse.

Hayır nick başlığı var, hakkında yorum yapılmış. Yazarı aradığımda ise yazar kaydı yok diyor. Kendi isteğiyle silinmesini istemiş olabilir mi?
Giriş yapmadan arıyorum, engelleme devre dışı.

Aynı kişiye mi bakıyoruz acaba? Benim de aynı şekilde.

hesabını kapatsa kayıp yazar.
silinse leyla yazar.
engellese engellendiniz yazar.

ama yine de o sayfa gözükür.

normalde böyle bir uygulama yok sözlük yetkilileri direkt yazarı komple silmiş olabilir. ama dediğim gibi böyle bir uygulama yok. bi ihtimal de nicki değişmiş olabilir. ama böyle bir uygulama da yok.

Bilmeyenler için yazalim,

Kasimdaki sözlük güncellemesinde "hesabimi sil" diye bir özellik eklendi ve evet artik hesap komple silinebiliyor.

Öyle ki, aramalarda nik asla çikmiyor, hatta daha da fantastigi, bu kisi eger sizinle mesajlasmissa, mesaj kutusu da onunla beraber hiçlige karisiyor. Fark ettigimde çok sasirmistim.

Thanos gibi toz olup gidiyorsun yani yeni uygulamada.

yıllar önce kullandığım ve banlanan bir hesabımı kontrol ettim, hiçbir şey yok hakikaten. nick altı duruyor doğal olarak ama @xxxxxx olarak kullanıcı/yazar bilgisi yok.

Bu arada "hesabımı sil" olayına sadece app üzerinden erişilebiliyor site üzerinden gittiğinizde yine sadece dondurma işlemi var.

Hesabını silmiş yani değil mi?
Bir daha kurtarılamıyor mu silindiğinde?

Hesabı siliyorsun işte hocam sildikten sonra nasıl geri dönceksin, geri dönme beklentisi olanlar için hesabı dondurma seçeneği de mevcut. Hesabı silince hiç var olmamış oluyorsun geri de dönemiyorsun.

bazı uzantılar vardı web tarayıcıları için üzerine gelince bu kısaltma linklerin gerçekte nereye gideceğini gösteriyordu. tabii mobilde nasıl olur bilemem. bence de saçma bu link kısaltma işi. güvenilir kurumlar neyse de apartman site aidat tablosuna ne oluyor yahu :)

apartman site aidat tablosunu buluta yükleyip linkini atmış, milletin telefonuna excel dosyası pompalamamak için. gayet mantıklı hareket, lakin attığı dosyanın linki virüs virüs kokuyor.

browserlara sandbox özelliği gelmesi lazım. Bazı antivirüsler indirilmiş programları/dosyaları önce yalıtılmış bir ortamda açıyor sıkıntı çıkarsa siliyor öyle bir şeyler lazım.

Burada en sıkıntılısı İş Bankası gibi geldi bana. Cidden çok fake duruyor. (diğerleri bi google aramasında çıkar en azından)

Fakat maillerde 1drv.ms yazıp link 2drv.gen.tr de yapılabilir, gittiği link yani üstüne gelince browserda sol altta görünen şeye bakmak lazım asıl. Öyle de çok dolandırıyorlar. Yani dolandırıcı isbank.com.tr yazıp aslında isbankcomtr.io'ya da yönlendirebilir.

Bence dosyaları bilgisayara indirmeden/açmadan google drive, office365 gibi yerlerde incelemek mantıklı. Bilgisayara inen virüslü excel dosyası bile çift tıklamayınca kendiliğinden yayılmamalı sanırım. Ancak Usb'den bulaşan autorun'lı bişeyler olacak da öyle. Tabii siteye girince anında kendini yükleten şeyler varmış ama onu browser veya antivirüs durdurmalı. (ben bu sebeple beleş de olsa Avg tarzı antivirüs kuruyorum ve ciddi işleri Macbook'ta yapıyorum çünkü onu hedefleyen virüs çok çok daha az)

Aslında çok basit, nereden gelirse gelsin hiç bir linke tıklamamak çözüm. Kendi elimizle tarayıcımızı açıp kendi elimizle gitmek istediğimiz adresi yazacağız.

Kendi isteğimle kendimin gitmek istemediği bir linkle de işim olmaz, kim atarsa atsın.

Böyle diyorum ama gruplardan filan gelen tüm dolandırıcı linklerine tıklıyorum önlemimi alıp, merak ediyorum dolandırıcılık yöntemini :)

Yalnız son zamanlardaki en güzel tespitlerden biri olmuş, bravo valla.

www.isbank.com.tr/ivirzivir

diye url üretmek varken ne gerek var böyle işlere?

bahsettiğin olay takılmaya pek değmez çünkü bahsettiğin bilinir domainleri de kullansalar o domainde bulunan herhangi bir uygulamanın herhangi bir sayfasında open redirect açığı varsa yine yönlendirebilirler istedikleri gibi... veya cyrillic karakter kullanırlar atıyorum onedrive yerine оnedrive yazarlar... gözle ayırt edemezsin.

burada tarayıcının güvenliği devreye giriyor daha çok. otomatik dosya indirmeyi/indirdiğinde otomatik açmayı vs. devre dışı tutacaksın mesela. sadece bir web sitesini açtın diye virüs yemen zor. o siteye önemli bilgilerini kendi ellerinle vermedikçe veya o siteden bir şeyler indirmedikçe problem yaşama ihtimalin çok düşük. yani linki incelemek güvenliğin ilk adımı ama sonrası daha önemli. tıkladığın linke değil açılan sayfanın linkine bakacaksın...

hem mobil hem de laptoplarıma bitdefender total security kurdum. phishingleri çok güzel ayıklıyor. bazen sağlam görünen sayfaların kodlarının içine gizlenmiş scriptler vs bile olabiliyor.

isbankası sürekli phishing e karşı uyarı mailleri atıyor bir yandan hem de, değişik kafalarmış :))

ben bir de her mailde farklı uzantılı adresten gönderen turknet e uyuz olmuştum, ( @turk.net, @e.turk.net, @turknet.net.tr) o da şüpheye düşürüyor.

valla düzgün numaradan aramayanı cevaplamıyorum, açık link göndermeyeni tıklamıyorum şeklinde çözüyorum ben şimdilik olayı.

hocam cok uzun vallahi okuyamadim o yuzden basliga cevab veriyorum

windows defender
mozilla firefox + ublock origin
farkindalik olmasa bile yeterli

Üşenmedim google search image'dan baktım hiçbir şey çıkmadı.

Böyle bir şey başına gelmesini istemeyen varsa zahmet edip sosyal medya hesaplarını gizli kullanacak, tinder falan kullanmayacak..

Soruya cevap: Tanımıyorum, bulman da imkansız..

bunun sosyal medya hesabıyla ilgisi yok. paylaşılan üç fotoğraf da sosyal medyaya konan ve hesap açık olduğu için ele ayağa düşen fotoğraflar değil, çok bariz şekilde telefonun galerisinden veya buluttan kopyalanmış kişinin hiçbir yerde paylaşmadığı kendi çektiği özel fotoğrafları. belli yani sosyal medyaya konanlardan olmadığı.

tanımıyorum ama bulmak imkansız değil. umarım bulup haberdar edebilirsiniz.

Belki kendi fotoğraflarıdır ama sana gönderdiğine pişman olup "o ben değilim yea" tribine girmiştir. Olur mu olur.

Güya iyilik mi yapıyosun yani tanımadığın bir kıza? Toplasan 100 kişi anca var duyuruda. Kıza ulaşıp haberini vermen zaten düşük ihtimaldi, şimdi herkes biliyor fotoğraftaki kızın internette nudelarının olduğunu. Durduk yere herkesin hafızasına kazıdın yüzünü.

Seni kandıran senden daha insaflı, en azından daha kısıtlı bir çevreye ifşa ediyor kızı. Sen herkese ifşa ettin.

@1 kendisini takip eden biri hatta arkadaşı bile olabilir.
@2 sizin gibi düşünüyorum, bulabiliriz gibime geliyor benim de.
@3 yok bu ihtimal bulunmuyor, kendisinin gerçek kimliğini öğrendim.
@4 nude demedim değil de zaten. öyle anlaşılıyor ama haklısınız, düzelttim.

derdim fotoğraftaki hanımefendinin durumdan haberdar olması.

Buna benzer bir duyuruda ben de birini aradım. Bulamadım. Ben de bulsam adına sahte hesap açıldığını söylemek isterdim.

instagram storylerine benziyor, oradan takip ediyordur kesin.

Yüksek ihtimal ile Türk değil, ya da Türkiye'de yaşamıyor. Arkasında kapı ve banyo gözüken fotoğraftaki kapı dikkatimi çekti. Bizim standartlarımızda bu kadar ince et kalınlığı olan kapı olmaz.

Menteşe vidalama şekli de bizim piyasaya uygun değil, keşke ev içinden bir kaç foto daha olsa. Evin yapısından çözerdik.

direkt polise başvurun.

Hoş bir yorum değil belki ama fotoğraftaki kişinin el ve yüZ hatları bana çok erkeksi geldi. Kadın bile değildir belki yani. Samanlıkta iğne arasanız daha kolay olurdu. Başarılar.

belki gerçekten iyi niyetlisiniz ama bu kıza saplantı geliştirmiş, stalklayan biri olmadığınızı nerden bilelim? daha önce başka duyuruya da yazmıştım, kadın çalışmalarında gönüllü yer alan biri olarak özellikle belirtmek istiyorum ki bu yardım etmek için ulaşma taktiği ısrarlı takip nedeniyle şikayet edilenlerin o kişilere bir şekilde ulaşabilmek için kullandığı en önemli taktiklerinden birisi.

yav hocam sanal alemde çok olan bir şey bu. 1 ay biriyle konuştum o da foto falan atıyordu, daha sonra erkek çıktı şeref yoksunu. sal gitsin, sosyal medyadaki insanlara güvenme.

değiştir yahu 6 sene olmuş.

derhal değiştirmen lazım. hiç kullanmamış olsan bile.

2015 model ama 2016 tescilli arabam 43000 kilometrede. 10 sene falan idare eder diyorlar ama değiştiricem bu sene.

Benimki de 2017 tescilliymiş.

Lastik yanakları nasıl? çatlamalar var mı kılcal?

6-7 senede hamuru sertleşmeye başlamıştır, soğuk havalarda çok iyi performans vermez, hatta tehlikeli bile diyebiliriz.

Ama kılcal çatlaklar oluşmadıysa, sıcak coğrafyalarda idare edebilir.

Ekonomik sıkıntı yoksa hiç düşünme gerçi, hemen değiş.

Bakmadım açıkçası ya, normalde şirket arabası kullanıyordum sonra pandemide evde çalışmaya başladık araba kaldı öyle geçen sene toplasan 10 defa kullanmamışımdır, bi kontrol edeyim. Gerçi önümüzdeki ay bakıma götürecektim orada hepsini çıkartayım aradan.

Kesinlikle değiştirmen gerekiyor.

teoride evet. raf ömürleri 5 yıl diye biliyorum ama az k ullanılmış ve az kullanılacak, hız yapılmayacak vs ise risk alınabilir veya sadece arkalar değiştirme gibi bir şey olabilir diye düşündüm ama tecrübesiz biriyim. tavsiye vermem doğru değil.

aracin markasina, kullanim tarzina, lastigin markasina ve tipine gore 38bin km'de ne kadar dis kaybedecegi degisir. 25binde bir lastik bitiren aracim da oldu, tek set ile 80bin yaptigim da.

Kullanim omrune gelince, benim bildigim 5-6 sene sonra lastigin yuzeyi darbuka derisine donuyor, esnekligini falan kaybediyor.

Butun bunlari goz onune alirsak buyuk ihtimal sizin lastiklerin eli kulaginda, gormeden acil degistirin diyemem ama bu sene icinde degistirin derim.

alırsın ama 2-3 yıl kullanırsın. ona göre al

Fiyat mantıklıysa, kuru ve serin bir yerde saklandıysa alırım ben.

Fiyatı %30 ucuz ise alırım ben.

Güneş görmediyse, yatık değil dikey depolandıysa, fiyatı da uygunsa alınır.

Fiyatı piyasanın %30uysa alırım. Zaten ömrünü yarılamış

Lastiklerin raf ömrü 4 yıl diye biliyorum. Lastikler kullanımla ayrı, geçen zamanla ayrı olarak eskiyor. Ben almazdım. Ya da fiyatının %30'una falan ancak alırdım, kullanabileceğim süreyi hesaba katarak.

abiler bu saklama koşuluymuş, yatık durdu dikey durdu, kuru ve serinde durdu falan bana çok yalan geliyor ya.

bu lastik kullanımdayken içinde 35 psi basınç, üstünde 1.5 ton ağırlıkla sıcakta, soğukta, karda, buzda, yağmurda, çamurda asfalta basıyor. üstünde 1.5 ton, içinde 35 psi ile sürekli hareket ediyor, yeri geliyor bozuk yola giriyor, yeri geliyor kızgın asfalta giriyor, her gazda frende sürtünme kuvveti yiyor. depoda 3 yıl yatık dursa ne olacak yahu? bunların %90'ı lastikçilerin daha çok lastik satmak için uydurdukları felaket senaryosu. 3 yıl yatık durdu diye eskiyecek lastiği zaten arabanıza takmayın, ilk virajda güm diye patlar herhalde zoru görünce.

evet aynı fiyatsa alma da, bir güzellik yapıyorsa hiç de bir şey olmaz. dişleri eskiyene kadar da kullanılır.

istanbuldaki kendi lastikçimin yönlendirmesi ile başka bir lastikçiye gittim.
2021 üretim, 1 sene kullanılmış lastikleri 1/3 fiyatına aldım.

Dosya formatı webp ise JPEG olarak inmez. İndirdikten sonra convert etmeniz lazım.

@orient blue çözünürlük düşmez mi o zaman?

Son yillarda boyutunun dusuk olmasi sebebiyle web sitelerinin hizli acilmasi icin artik webp formati kullaniliyor. (Haber sitelerindeki fotolarin cogu artik webp)

O yuzden jpeg olarak indiremezsiniz. Yuksek kalitede convert ederseniz kalite dusmez ama tabiati geregi baskiya vs uygun bir format degil webp. Cok da bise beklemeyin yani.

indirmek istediğiniz resim, tam ekran baktığınızda ekrandan daha mı büyük?

yani ekrana sığıyorsa SS alarak jpeg kaydedilebilir, ama ekrana sığmayacak kadar büyükse convert tek yol herhalde.

sayfayı incele moduna girip, orada sayfadaki tüm resim ve fotoğrafları bulunduğu (bazısı gizliyor ama illa bi yerde duruyor o dosya) klasöre girip direkt jpg veya png neyse çekebilirsin. Sağ tıklamaya izin vermeyen siteden bile böyle çalıyorum.

yüzüstü yatağa yatıp bilg vs. yere veya daha alçak bir şeyin üzerine koyarak denediniz mi?
düz zeminde 30 dk bile fazla bence,

Geçmiş olsun, şu kafayı koyunca yüzü açıkta bırakıp aşağı bakmayı sağlayan masaj yatakları iş görür mü acaba?

Yani ondan ilham alınarak bir yatak/sedye geliştirilebilir. Omuz kısımlarını sıkmayacak, rahatca kolları hareket ettirebilecek bir şekil yapılabilir.

Laptop, kitap, defter vs üstüne konabilecek bir hareketli masa da ayarlanır, yükseklik ve açı ayarlı bir şey.

Tekrar geçmiş olsun.

Ara ara piriformisi nükseden biri olarak çözüm yüz üstü yatmak değil hocam. Siyatik sinirinizi esnetmek için hareketler egzersizler var youtube'ta. En etkilisi tenis topu üzerine bir kalçayı oturttuğumuz hareket oldu bende.
youtu.be
youtu.be
youtu.be
youtu.be

Ayakta çalışmak için dizayn edilmiş masalar var. Amerika'da özellikle çok moda. Deneyebilirsiniz.

Turkiyede kiraci ile ugrasilmaz demeye geldim. Vazgec gitsin.

Mutevazi mahalle ise, ticari gucu yok ise. Dukkanin zemin kat daire parasi olmasini beklerim. Gerci ticari vs meskeni hesaba katmamis oluyorum.

Ama atiyorum taksim ise dukkna belki 10 kat degerli

Bir buyuksehirde buyuksehir icin mutevazi fakat mahallenin ana caddesi.

dükkandan kira almak 1-2 yıl sonra sıkıntı olur. esnaf çirkefleşir bu konuda. kendinizin de orada esnaf ya da her dakka başında duran olmanız lazım.

bahsettiğin yerde 1:1 olur.

Caddenin potansiyeline göre değişir, ama asla daire fiyatına yakın olmaz. En az 2-3 kat olur, caddeye göre bu 10 katı bile aşabilir.

Aynı hatayı yapmış ve araştırmıştım, eski olan sürümlere karşı çözüm vardı ama son sürüm virüs ile şifreledilerse çözümü olmuyor maalesef.

Dosya uzantılarını değiştirdiler di mi?

Önemli dosyalar varsa parayı verecek ya da çözümü bulana kadar o dosyaları saklayacak, ilerde çözümü bulunabilir.

Ben de tüm önemli dosyalar google drive ile senkronize çalışıyordu pc'de Allah'tan, bastım formatı geçtim.

Saçma sapan bir yazılım arıyordum, her türlü sıkıntılı siteye girmiştim, antivirüs zırt pırt uyarı veriyor ve dosyayı indirmeme engel oluyor diye o anlık kapatmıştım :)

Ben görmedim dosyaları. Muhtemelen parçalayıp isim ve uzantıları değiştirmiştir. Ben ilk duyduğumda soğuk su önermiştim ama gene de sorayım dedim.

2 yil önce basimiza geldi, pazarlık yaptık yarı fiyatına anlaştık. Sonra onu ödediğimizle kaldık, dosyaları alamadık

çok büyük ihtimalle parayı ödeseniz de dosyaları kurtaramazsınız ancak benim tavsiyem anlaşma ya da ödeme yoluna gitmeden önce savcılığa gidip suç duyurusunda bulunun.

Ödeyip alma ihtimaliniz yüksek, yeni versiyonları çözemiyorlar. İnternete cripto şifreleme siteleri ile deneyin belki sizdekinn çözümü vardır. Yedek varsa hiç uğraşmayın tabi.

Bazı veri kurtarma programları geri getirebiliyor. Onu da denemek lazım.

Sakal ya da saç kıran çıkan bölgeye sarımsak dişini ortadan kesip sürüldüğünü duydum, ama işe yarıyor mu bilmiyorum.

Fakat ben bu tür şeylere hep şöyle yaklaşırım, bu kadar büyük bir ihtiyaç ve milyarlarca insan her şeyi sürüp denemiştir. Kesin bir fayda olsa herkes tarafından bilinir zaten. Bilimsel bir bilgi olarak literatüre de geçer bence.

Sarımsak yanığı diye bi arat hocam sen.

Yarıyor. Berber, babama sakal kıran için önce ilgili bölgeyi kanatıp sonrasında sarımsak sürdü. Sonrasında sakal tekrar çıktı.

Geçen yıl sakalımda kıran çıktı berber fark etti ve sarımsak sürmemi söyledi. İyice sür biraz kızarsın, deri tahriş olsun iyice demişti. Birkaç gün boyunca dediği gibi yaptım, sonrasında da şehir dışına çıkmam gerekti devam edemedim. Zaten iyice de yara olmuştu, iyi bastırmışım sürerken heralde, o durumda tekrar sarımsak sürmem zordu zaten. Neyse birkaç ay içinde bölgede tekrar sakal çıktı. Ama pat diye hızlıca olmuyor, berber de demişti zaten birkaç ay sürer eski haline dönmesi diye.

literatüre geçse bile literatür derya deniz, herkes literatürü yalayıp yutmuyor. bugün ortalama doktorun tedavi ettiği bir hastalığa muhteşem tedavi bulunsa ortalama doktorun öğrenmesi 20 yıl sürüyor. özellikle böyle "home remedy" tarzı şeylerle tıp camiası pek ilgilenmiyor. "soğuk hasta etmez" diye geziyorlar, soğuğun hastalığa kapı açan belki 10 farklı şeye kapı açtığını söyleyince "evet ancak tek başına soğuk hastalığa sebep olmaz" gibi kontrollü laboratuar ortamında geçerli kelime oyunları yapıyorlar. halk ise pratik günlük yaşam içinde şunu biliyor: üşümek hasta eder, ıhlamur iyi gelir.

Bende bir kere saç kıran illeti olmuştu. Kafamın belli bölgelerinde bozuk 1 lira büyüklüğünde kellik olmuştu. Ninem sarımsagı kesip bir süre o bölgelere sürüp o bölgelerden yeniden saç çıkartmışlıgı eski haline getirmişligi var

Sackiran bir tur mantar hastaligi, sarimsak da bir antibiyotik. Dolayisiyla mantara iyi gelir. Mantari tedavi ederseniz de mantar sebebiyle dokulen saclar geri cikar.

Ama ozellesmis antibiyotik ya da antifungal kremin daha etkili olmasi yuksek olasilik, en guzel bir cildiyeci ile gorusmek.

2020 model 1.2 motor arabaya 2022 Temmuz'da ikinci kez yenilerken kaskoya 4000 tl civarı, sigortaya 2500 tl civarı ödemişim.

Bi yüzde 30 koy bence en az üstüne öyle bir şey çıkar.

kasko 5-6 bin tl çıkar.
sigorta kişiye bağlı ama 3-4 bin arası.

araç nedir? bedeli nedir?
bunları bilmeden tüm hesaplar yanlış çıkacaktır.

Sigortam.net tarzı yerlerden sorgulayınca çıkmıyor mu? Ben görebiliyorum. Kasko ve sigorta devam ederken bittiği an yenilenecek şekilde teklif alabiliyorsun.

Araç, şehir, kişi, yaş, ehliyet yaşı bir sürü etken var. En doğrusu son bir ay içinde tekliflere bakmak.

@Lethe o teklifler enflasyona yenik düşmemesi için güncel çarpanların çok üzerinde primlendiriliyor. vadesinde tekrar bakarsanız primlerin daha uygun olduğunu görürsünüz.
ayrıca size şöyle bir tüyo da vereyim arkadaşlar;
sigorta şirketleri dağıtım kanalları arasında haksız rekabeti önlemek için sigortalıdan gelen taleplerde ilk gelen kanalı her zaman korur. Bu ne demek?
siz vadesinden önce internet sitelerinden vs. teklif alıp bakıyorsunuz ya hah işte o aracı kurum tüm sigorta şirketlerine sizin teklifinizi çalıştırttığı için kendini kaydettirmiş oluyor. örneğin sonrasında bana geliyorrsunuz erty_ksk abi şuna bi kasko çalış dediğinizde ben sittin sene o tekliflerde ne indirim yaptırabiliyorum ne uygun bir teklif hazırlayabiliyorum. sebebi benim sizin yani müşteri özelinde 2. teklif isteyen olmam. yani aslında siz başkasının müşterisisiniz de ben sonradan işe dahil olup ortalığı karıştırıyor gibi oluyorum. halbuki siz benim kuzenim kardeşim eşim dostum olabilirsiniz. sonra bana "ulan bir de tanıdık bak elin internet sitesi daha ucuz veriyor bizim kuzen pahalı verdi" diyeceksiniz. işin kötüsü bize de bu müşteri daha önce şu aracı ile çalıştı gibi bilgileri vermedikleri için biz de geleni en uygun teklif sanıp size iletiyoruz. bunu bilirsek bir şekilde, bunu kırmak için sizden ıslak imzalı evrak vs almamız gerekiyor falan filan...uzun iş.

sigorta şirketlerinin nasıl çalıştığını bilirseniz karlı çıkarsınız!

*vadesi gelmeden öyle meraktan teklif çalıştırmayın ileriye dönük 15gün 1 aydan uzun teklifler pahalıya gelir.
*vadesi gelmeden sağdan soldan teklif istemeyin tanımadığınız aracıları öncelikli kaydedersiniz sonra asıl sigortacınıza pahalı teklif veriyor buşt herif dersiniz :)
*hasar anında alo diyip hasarınızı yönetecek sigortacılarla çalışın, sigortacılık poliçe satışında değil hasar yönetiminde yapılan bir iştir. bunu unutmayın.
*son olarak da sigortalarınızda en ucuza değil en kapsamlı olana para ödeyin, aldığınız poliçede nelerin kapsamda olup olmadığını sorun sigortacınız anlatsın. bilmediğiniz bir çok detay var. öğrenmekte ısrarcı olun.

hasarsız güzel bir yıl dilerim.

araç yapması gereken görevi yapmış bence. emniyet kemeri olayı maalesef doğal seçilim direkt.

3008’ler sunroofsuz gelmedi sanırım hiç. hiç belli bi marka da yok zor bir tahmin maalesef

yeni opel astra degil mi bu, kaputun ortasindaki cizgiden sey ettim..

Hatchback Renault Megane 2 diye düşünüyorum.
Aşağıdaki ilandaki model ve renk.
Renk uyuyor, kasa tipi uyuyor, kaputtaki hat uyuyor, motor kapağı uyuyor.
www.sahibinden.com

aracın tavanı göçmediği sürece yığma çelik olsa ne olur. araç takla atınca kemerin bağlı olacak kafanı koruyacaksın. çoğu ortalama araç böyle zaten.

@sedolima +1

Ön panjur ve arka kısımdan anladığım, Megane II olması %99.

Bankanın detaylı bilgi vermiş olması gerekirdi. Kredili araç almadım ancak ev alırken ev bizim oldu sonra o belgeyi bankaya ilettik sonrasında banka parayı satıcı hesabına gönderdi.

Merhaba, aslında bu alıcıyı korumak için gibi gelmişti bana. Bizde de aynısı oldu, banka size “satıştan sonra şu miktarda parayı şu iban numarasına göndereceğiz” diyor, ruhsat size geçince ve siz o ruhsatı bankaya sununca da parayı aktarıyor. Bankanın o kağıdı bir çeşit taahhütname. Ama satıcının bankaya gitmesine gerek olmadı bizde.

Evet hemen geçmiyor saticinij hesabina. Satici teminat niteliginde bir kagit aliyor, daha sonra banka onun hesabina parayı aktarıyor.
Herkes yanasmak istemiyor bu sisteme zaten. Yani adam ben kendi paranla alıyorsan al, tasit kredisi falan ben bilmem diyebilir.

Noterden alışverişi yapıp bankaya ruhsatın fotosunu atınca banka adamın hesabına parayı gönderiyor. Bizde böyle oldu. Adamın bankaya gelmesine gerek yok.

Yukarıdaki cevaplara ek olarak, en kötü ihtimal sizin şubeye gitmeye gerek olmadan, noterin yakınındaki bir şubeden halledilebilir de bu işler.

Satıcı ile alıcının aynı bankada (başka şube olsa da) hesapları olması işi çok hızlandırır.

Önce süreci açıklayalım; Taşıt kredileri alacağın taşıta rehin konmasını gerektirir. Bireysel kredilere göre tutarı yüksek ve faizi düşük olan bir kredidir dolayısıyla teminat alınmasını gerektirir. Konut kredilerinde de süreç benzerdir. Taşıt-konut kredilerinde kullandığın kredi şahsi hesabına geçmez, satıcının hesabına ve satış işlemi gerçekleştikten SONRA geçilir. Süreç böyledir.

Şöyle düşün, diyelim ki araç alacağım diye bankaya gittin, kredi senin hesabına pat diye geçti, o tutarla araç alacağının bir kesinliği yok ve belki 1M TL kredi kullandın. Banka herhangi bir teminat almadan yüklü kredi verdi ve bireysel kredi limitlerinin de çok üstünde kredi kullandırdı, bu yapılamaz.

Ya da tam noterden devir öncesinde bu tutar satıcının hesabına geçti, diyelim ki devir esnasında aracın üzerinde bir rehin, satışa engel bir durum, borç vb. çıktı ve satış gerçekleşmedi. Bu durumda ne olacak? Banka krediyi satıcının hesabına geçti ve devri yapamadınız. Sen borçlandın ancak aracı üzerine alamadın :) Böyle daha mı sağlıklı oldu, hayır. Taşıt kredisi süreci bu gibi sorunların önüne geçer.

Biriniz şehir dışında da olsanız mutlaka bir noterde buluşmanız gerekecek. Bankada kredi işlemin onaylandıysa ilgili yazıyı al, notere giderken peşinatını satıcının hesabına geç (mobil bankacılık limitlerine dikkat et), noterde devir işlemini gerçekleştirin, sonra bankaya giderek veya telefonla alım-satım işleminin tamamlandığını belirttiğinde kalan (kredi) tutarı satıcının hesabına geçecektir.

Noterde satış tutarının ne olduğunu ve parayı teslim edip etmediğini sana soracaklar. Peşinatı satıcının hesabına yolladığını, kalan tutarı bankadan kredi olarak aldığını ve devir sonrasında satıcının hesabına geçeceğini söylersin ve bankadan aldığın belgeyi noter yetkilisine gösterirsin.

Dolandırıcılık söz konusu değil bankalar orada her zaman güvenilir 3. parti konumundadır. Ben de krediyle araç aldım bu şekilde ilerledi. Tersine işin içinde nakit para ve elden alışveriş varsa sorun her zaman çıkabilir. Banka arada ise her türlü dolandırıcılığın önüne geçiyor.

Ufak bir noktayı da belirteyim, ben İş Bankası'ndan taşıt kredisi kullandığımda devirden sonra krediyi satıcının hesabına geçmeden önce banka kasko ve trafik sigortasını yapmamı da zorunlu tutmuştu. Telefondan veya bir laptop bilgisayardan farklı sigorta şirketlerinden teklif alacak şekilde hazır olmanı da öneririm çünkü mecburen Anadolu Sigorta'dan baya yüksek tutarlara yaptırmak zorunda kalmıştım.

elektrikli şofben dediğiniz banyoya takılan ani su ısıtıcı ise hiç düşünmeyin bile. termosifonu alın geçin.

Ani ısıtıcılar zaruri değilse çok saçma, düşük basınçla çalışıyor yıkanmak zulüm.

Termosifon al düşünmeden.

şöyle bir ürün alacaksanız alın gerisi paranıza yazık
www.trendyol.com

Düzgün bir elektrikli şofben en az 8kw (yukarıdaki ilanda 24kw) elektrik yakar. Az açarsanız suyu ısıtmaz, bir tık daha açarsanız kaynar su gelir. Üstelik muazzam elektrik faturası gelecektir.

Termosifon alın, tercihan 80L.

İmkan varsa termosifon

Doğalgaz varsa hermetik şofben en iyisi. Tesisata bağlanır bütün eve sıcak su sağlar. Termosifonun isitmasini beklemzsiniz

sadece eylül 99 öncesi için geçerli.

Bir hafta ile, bir ay ile kaçıranlar var.

EYT kanunu sadece bu yüksek yaş emeklilik kanunun çıktığı tarihten öncesini kapsıyor, Eylül 1999. Tam günü de vardı sanırım.

Eylül ayından sonraki girişliler kademeli bir emeklilik yaşı için oluşum kurdular sanıyorum. 65 yaşında değil de 55 yaşında emekli olunacak gibi.

Seçim öncesi baskı kurmak lazım biraz.




.

Daha önce manuel aracın olduysa muhtemelen kolay adapte olursun ama ben bi tek ehliyet alırken manuel kullandım sonra hep otomatik kullandım, geçen ay 1 hafta manuel kullanmak zorunda kaldım hep tedirgin oldum hiç adapte olamadım, manuel araç zulüm yeminle.

daha önce kullandıysan sorun olmaz. trafikte işkence ama biraz.

manuel araç alırsan ilerde zor satarsın cok zarar edersin. benden söylemesi.

Kısa sürede adapte olunur, sorun olmaz.

Ama manuel araba kullanmak özellikle şehir içinde çok can sıkıcı, gereksiz yorucu bir şey. Bütçeyi zorlayıp otomatik alabiliyorsanız zorlamanızı öneririm.

gayet kolay adapte olursun. eğer istanbul gibi bir yerde yaşamıyorsan çok sıkıntı da yaşamazsın trafik konusunda.

Yoğun trafikte kullanacaksan zulüm olur, yoksa trafiksiz sürüşte pek de bir farkı yok.

10 sene bisiklete binmesen, binmeyi unutuyor musun?

Bence zulüm olmaz ya, biz rahata fazla alıştık. Yaklaşık 2 senedir otomatik kullanıyorum ama yarın manuele geçebilirim fiyat avantajından dolayı.

Satarken de sorun olacağını düşünmüyorum zira büyük fiyat farkı insanlar için ikna edici oluyor zaten.

ilk aracım otomatikti, onu satmıştım, 2 yıl sonra manuel aldım 1.5 aydır kullanıyorum daha yeni alıştım sayılır. benim beceriksizliğim de olabilir ama eziyet hele antep trafiğinde.

adapte olmak zor olmazda trafikli bir yerde yaşıyorsan üzer yorar

Aspiratöre tepeden flaxi taktıktan sonra dolabı kapatmaları çok zor aslında, ulaşamıyor musunuz oraya?

Mantıken dediğiniz olur, flexi keser ve arasına koyarsınız. Dik durmalı ve üst taraf yukarı bakmalı. Flexe uygun ölçüde alın.

kesip niye arasına koyalım john, dolabın tepesinden çıkıp duvardaki baca deliğine giren yerden sök, bir ucunu flexe tak, öteki ucunu duvara tak. hatta duvara taktığın tarafta klapenin arasına silikon sık yapıştır duvara çıkmasın.

@John Bloor, @kibritsuyu, teşekkürler.

işte borunun duvara girdiği yere ulaşamıyorum sorun orada. flex boru her bir tarafı kapalı bir dolaba giriyor. o dolabın içinde sonlanıyor. dolabı bir şekilde açabilsem zaten sorun olmayacak.

bu arada aspiratör yazdım ama davlumbaz aslında. fark eder mi bilmiyorum da.

boru, dolap, duvar, her şeyin fotoğrafları: imgur.com

sizin flex duvardaki baca deliğine değil, duvardaki baca deliğine entegre edilmiş bir pvc boruya giriyor. bu bağlantının yapıldığı yer de dolabın içinde kaldığı için ulaşamıyorsunuz.

fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla koku da o eklentiden geliyor, orası çok sağlıklı gözükmedi. bacadan geçip davlumbazın içinden geliyor olamaz çünkü davlumbazınız dandik bir şey değil, flexin davlumbaza takılan ucunda kendi klapesi zaten vardır. john'un dediği gibi açıktaki flexi ortadan kesip oraya koyun derim ama koku dolabın içindeki eklentiden, yani klapeyi taktığınız noktanın öncesinden geliyorsa aldığınız klape maalesef sizin işinizi görmez.

@kibritsuyu;

bu aspiratör klapeleri yer çekimi ile kapanıyor, havanın itiş gücü ile açılıyor. Yani dik durmak zorunda, duvara girişe takarsak açık kalır, klape kanadı kapanmaz.

@inheritance;

4. fotoğraftan net bir şekilde aspiratörün üstü ve boru girişi görülebiliyor. İkinci fotoğraftan gördüğümüz ise dolap üstünde elin kolun gireceği bir alan var sanki.

Yani o üstten elleri sokup boruyu çıkarıp klape takılabilir sanki, görmek için kafayı sokamasak da bir ayna yardımıyla izleyip çalışılabilir.

Ama bunla uğraşmadan önce, @kibritsuyu haklı olabilir, ek yerinden koku geliyor olabilir.

Belki de (çok büyük ihtimal ile) aspiratörün tepesinde klape var zaten.

Şöyle yap, filtrelerini sök ve aspiratörü çalıştır. Kulağını iyice yaklaştırıp motoru durdur, hava akımı bittikten sonra bir "lap" sesi duyuyorsan klape vardır.

Hatta istersen video çek yakından, dinleyelim sesi.

Edit : Aspiratör üstündeki o kapatma kapağı da mutlaka sökülebiliyordur. Alttan yandan üstten içten bi fotoğrafla, mutlaka aspiratör sonrası takıldı o oraya.

@John Bloor, kokunun plastik borudan gelmediğinden %90 eminim. flex boruya asıldığımda sağlam duruyor, gelmiyor. yine de oradan sızıntı olmuyor anlamına gelmiyor tabii ki.

davlumbazın altına elimi koyduğumda hava geldiğini hissediyorum. özellikle de koku geliyor olduğunda.

filtreleri çıkardım, davlumbazı çalıştırıp kapattım. öyle bir lap, pat vs. ses gelmedi. daha önce flex boru davlumbazın üflemesine dayanamayıp davlumbazdan çıkıveriyordu. koku bundan kaynaklanıyor sanıyordum. servis gelip yapıştırdı ama çare olmadı.

imgur.com

bende ters hava engelleyici dedikleri parça yok herhalde. direkt baca bağlantı adaptörünü takmışlar. keşke daha önce baksaydım, servis gelmişken onu da yaptırırdım. neyse ben servisi tekrar çağırıp onu taktırayım en iyisi öyle olacak.

john'un lap diye sesini dinle dediği şey o kapakçık işte zaten. çalıştırınca havaya kalkıyor, durdurunca da hava akışı kesilince lap diye yerine iniyor. kokunun pvc bağlantısının oradan olmadığını düşünüyorsan, davlumbazdan da hava geliyorsa, koku da gelir. demek ki senin davlumbazın flex bağlantısında klape yok.

e abi orayı sökebiliyorsan zaten flexi ordan çıkar, klapeyi de oraya tak. tabii yatayda çalışıp açık kalmayan bir klape olacak, bu kapakçıklar gibi.

servis çıkan boruyu yerine oturtup etrafını baca bandıyla sarmıştır. kolay iş, servislik bir şey yok orada. nalburdan baca bandı al, servisin sardığı bandı çıkar, boruyu sök, klapeyi tak, boruyu yerine tak, tekrar bantla.

Servise gerek yok +1

Gerçekten basit bir iş.

bende abime 300 gr altın borç verdim 2 yıl oldu alamıyorum, artmasına sevinemiyorum düşmesine üzülemiyorum, arada kaldım.

Hem altın olarak yükselmesi, hem de dolar yükseldiği için ons fiyatı dolar üzerinden arttığı için acaip bir fiyata çıkabilir.

Riske girip girmemek size kalmış, 8K faiz bir şey değil.

altında dünya genelinde bir geri çekilme beklentisi ile mart nisan gibi alım fırsatı devamında yaza doğru bir ralli ihtimali var ama en kötü durumda 1-2 ay içerisinde borcu kapatmanız gerekiyor derim ben, diğer türlü baya riskli oluyor sizin için.

1400 ün üzerine çıkarsa karda oluyorsun. şu anda ucuzken alıyorsun. altın yükselirse borcun da yükselecekti. 8kya bu riski ve belirsizliği satın alıyorsun.

altın 1400 ü geçmezse krediyi boşa çektin 8 k yı boşa ödedin olacak.

Ben şahsen ödeyebilecek durumda olsaydım krediyi 8k için riske girmez hallederdim. Beklemezdim. 8k farkı da nasılsa aylık olarak ödeyeceğimden bana koymazdı.

Benim de 2-3 ay önce altın borcum vardı. Halletmiştim. Bugün bakınca iyi ki halletmişim diyorum.

ben olsam kredi çekerdim.

bu arada kredi kartlarında nakit avans kampanyaları var 1,30'lu oranlarda 12 ay taksitli çekebilirsiniz.

bazı bankaların kampanyaları var mesela halkbank paraf. 10 bin alışverişe şu kadar puan gibi. o tür kartlarla trendyol hepsiburadadan almak da olabilir.

altungold sitesinden kartla almak da düşünüebilir sonra vadelendirme

Yargı diye sikik bir dizi var.
Sikik kelimesi tamamen kendi değerinizi ölçebilmeniz için kullanıldı.

@pavlis

tv'de popüler olup da sikik olmayan dizi mi var zaten ya. ama o 8'deymiş. 9'da başlayan bi şey lazım bana.

Yargı’nın Yeni bölümü 9.10-15 gibi başlıyor. O sikik diziyi izlediğim için biliyorum, tv yi 8’de değil 9’da açarım.

Yargı dizisidir o muhtemelen; çevremde herkes izliyor. 8de özeti başlıyor, bir saat özet verdikten sonra yeni bölüm giriyor Türk dizilerinde. 9 esas yeni bölüm saatidir.

Yargi yeni bolum +1

çok güzel hareketler var o olabilir mi

TV8 ise, survivor olmasın?

Leş gibi bir isim.
Lütfen marjinal olacağız diye manasız, saçma sapan isimler düşünmekten vazgeçin.
Bunu yazarken aklıma Namık ismi geldi, bin kez daha güzel.

Berbat.

1 - boka gibi
2 - güzel olabilir.

1. Fonetiği güzel değil, kulağa hoş gelmiyor. TRT spikeri diksiyonuyla konuşmayan herkes ateer diye hitap eder çocuğa.
Klasik isimler iyidir.

2. Soyadına bağlı.

Çocuğa herkes ataerkil diyecek, ismi düşünürken bunun akla gelmemesi mümkün değil. Aşırı fazla zorlama isim. Daraldım.

Waaow müthiş.

atali isim turetmek cok demode. illa ki o vurgu yapilmak isteniyorsa kemal koyun. gercek bir isim koyun yani.

1. kulaga hos gelen bir isim degil. adi soruldugunda hep kodlamak zorunda kalabilir ayrica

2. cok gereksiz geldi bana. soya saygi falan boyle bir sey degil bence.

1.kötü. ayrıca militarist. üstelik söylemesi de zor.
2.güzel olur, neden olmasın.

1. çok kötü
2. kızlık soyadının ne olduguna bağlı. soyadını isim olarak koyacaksınız sanırım. mesela soyadı yılmaz ise isim olarak olur tabi.

1- iyi değil yani isim ve sesleniş olarak pek olmuyor ve zorlama gibi
2- soyadına göre değişir

Bu çocuk elbet büyüyecek ve iş hayatına girecek. Ataer bey diye yüksek sesle birkaç defa söyleyin. Cıks. Yazık olur çocuğa.

Hızlı söyleyince ve ilk bakışta atari gibi gözüküyor öyle de dalga geçerler.

Demir Ali koymuşlar çocuğa öyle de sesleniyorlardı geçenlerde. İlk başta Demirel zannettim çocuğun adını. Oha çocuğun adını ne koymuşlar dedim, annesi de duydu heralde bozuldu daha yüksek sesle ismini söylemeye başladı çocuğun.

İkinci fikir de kötü bir arkadaşım vardı annesinin kızlık soyadını taşıyan, kullanmıyordu yani.

Soyadına bağlı. Mesela ben soyadımı koymak istemem diriliş ertuğrulvari olur çocuğum. Üzülürüz ailecek. Ataer de ataerkil gibi ayrıca.

kötü
kötü

10 Ataer, tüm hayatı boyunca zorluk çekmesine neden olacak bir isim. "Ata" olsun bari.
20 Soyadını bilmeden ne yazsak anlamsız. Soyadı "Ataer" ise goto 10

1. Bir çok yerde Atamer olarak yanlış yazılır, sürekli düzeltme ihtiyacı duyar. Fonetik değil +1

2. Soy isme bağlı +1

Çocuklarına zeus, tokmak, yontguç, zozan, barganç, welat, hazot, mazot, kimyon gibi isimler koyanlarınkine nazaran yine fena sayılmaz. Baba er anlamında yani babacan adam böyle garibi koruyan yiğit bir kişiliği anlatıyor.Soyadınız da Kil ise mükemmel uyumu yakalarsınız Ataer Kil.

İlk bahsettiğim sınıfa mensup değişiklik arayan biriyseniz biraz kalıpların dışına çıkın. Ortalık toprak volkan yağmur çamur gibi kızılderili isimlerinden geçilmiyor. Sesli harfleri tamamen çıkarın atın mesela Aaea koyun ya da sadece sessiz harf kullannın gcbvzd koyun. Hatta mesela Türkselle anlaşın GCBVZD yazıp 2222'ye gönderene 10 dakika bedava verilsin çocuğunuz da reklam geliri alsın. Erkenden ekmeğini eline alsın dakka bir gol bir. hatta ünlem işareti koyun sadece ama ! değil
Yazıyla Ünlem İşareti.

Çünkü Mete'nin Oğuz'un Ali'nin suyu çıktığı için.

Sarı kağıt markete özel olmalı, indirim ve gülen surat matbuu çünkü. Diğer siyah yazılar herhangi bir barkot/etiket yazıcıda yazdırılmış olabilir.

zebra nın makinaları yapıyor genelde piyasada

linkten spesific örnekleri görebilirsin


www.zebra.com

77 olsa okeydi. %10a kadar aşımlarda ceza almıyorsunuz.

Tolerans %10, maalesef 1 km/h farkla yemişsiniz cezayı.

Edit: 31 aralıkta olmuş Allah'tan, 1 ocakta olsaydı 950 TL

uçuk falan değil aksine en ucuz cezayı yemişsin. +%10'a kadar ceza yemezsin. sen %10'u geçtiğin için ceza gelmiş. bir dahakine %30 üstünden ceza yeme yüreğine iner :)

ben haftada bir yiyorum o cezadan. hobi oldu adeta.

ode gec. deli dumrul parasi iste.

Bizdeki yerli cevizin nerede üretildiğinin, ithal olan cevizin de nereden geldiğinin çok büyük önemi var.

Çok kaliteli meyveler ve yemişler üretiyoruz ama iç pazara verilmiyor genelde, dışarı satılıyor.

Biz halkta bir de genel olarak "yerli, ata tohumu" gibi duygusallıklar var. Ziraat bilimiyle uzaktan yakından alakası yok bu histerinin aslında.

Tamam bazı meyvelerin geleneksel olan ırkları çok güzel kokuyor ve lezzetli oluyor, ama maalesef verimleri düşük. Hobi olarak kendiniz için üretebilirsiniz ama ticari olarak mantıklı değil.

Konu çok dağıldı :)

Pazar yeri kenarında, kendi bahçesindeki gübreliğin yanında, yıllar önce dikilmiş, hiçbir bakım görmemiş ağacın, eciş bücüş, hepsi farklı boyda, yarısının içi boş veya kurtlu, kalın kabuklu cevizini satan bir amca ya da teyze görürsen, işte yerli ceviz o.

İnce kabuk olsun, kocaman olsun. İçi dolu olsun, hiç kurt olmasın diyorsan, onların yerlisi de bir, ithali de.

Verim çok iyi ama, gözünü kapatıp yesen, ceviz olduğunu anlamazsın. Ne tadı var ne besleyiciliği.

iklim, toprak ve ağaç cinsi önemli
hiçbirini de bilmiyoruz

lezzeti, yağlı olması, yoğun ama rahatsız etmeyen tadı(aroma) gibi faktörler sanırım iyi cevizi tanımlıyor
kabuğu da kolay kırılıyorsa iyi olur

Marketlerde satılanlar genelde Amerikan cevizi. Aroması eksik, ince kabuklu.

Arada kamyonet arkasında satılan, ince kabukluları teşhir edilen, lakin alıp eve geldiğinizde kalın kabuklu çıkan çetin cevizler yerli. Evet kabuğu kalındır ama aroması güzeldir, buram buram ceviz kokusu alırsınız.

Bir de aktarlarda 2 katı fiyata satılan özel seçilmiş yerli cevizler vardır. İnce kabuklu, içi dolgun ve güzel aromalıdır. Bana göre en ideal ceviz budur.

Ben denk gelsem hmm derdim açıkçası.

Süper fikirmiş, tüm vucudumuzu çıplak görmek için ev içinde çıplak dolaşmaktan iyidir.

daha geniş bir duşakabinim olsaydı duşakabinin sabit düz cam hizasına boy aynası asmak isterdim. fakat duşakabinim ufak olduğu için sadece avuç kadar aynayla yetiniyorum.
sizin banyonuz kimin ne dediği kime ne, ben de kitaplık koymayı düşünüyorum mesela tuvalete...

Başlığı okuyunca hımmm dedim valla.

Ev senin, zevk senin. Kime ne.

Hocam fazla egzotik olurdu.

aslında neden asılmasın?
şimdi dikkat ettim de kişisel temizlikte veya bazı işleri yaparken doğrudan gözümüzün göremediği yerler var. bu işleri de banyoda kolayca yapmak kadar ne olabilir?

Ben duşakabinin içinde duvara asmıştım, traş olurken de rahat oluyodu kıl tüy. fonksiyonel bir şey kimin ne düşüneceğini umursamazdım.

oo seks. ıslak nemli buharlı seks. Düşer çarpar kırar mıyım diye düşünmüyorsanız başka bir şeyi düşünmeyin. yapın gitsin.

Elektronikçi değilim ama bu şekilde amper değeri hesaplanmaz. Voltaj kaynağına başladığın sistemin empedansına göre çekilebilecek akım miktarı belli sınırlar dahilinde değişir. Amper ile voltu nasıl topladınız onu da anlamadım.

bir uç -12, diğer uç +12 de olursa dengesiz bir 24v elde edersin.

artı ve eksi 12 yi birbirine bağlarsan video çekmeyi unutma, güç kaynağı kendisini koruyabilir de, duman şöleni de olabilir.

Eğer farklı bir ürün değilse, standart power suplyde 3,3 / 5 / 12 volt çıkışlar var. Bunlardan 24 volt elde etmek pratikte imkansız gibi.

Amper hesabını geçelim, bu iki 12 voltu nasıl birleştirmek istiyorsunuz acaba?

2 tane power suply olsa imkanı var biraz modifiye ile.

-12v çıkış 0.3A ve +12v çıkış 18A veriyor mu demek istediniz. Eğer öyleyse yanıt 0.3 amper. Amper gücü daha az olan belirleyici olur, 24v 0.3 amper alırsınız. +12v çıkıştaki 18 amperlik kapasite hiçbir işinize yaramaz yani.

evet bence avam bir şey. ayrıca zararlı da, sağda solda "aa sokağa çıkmaya korkar olduk her yerde şiddet" tadında paylaşımlar yapan arkadaşların büyük kısmının psikolojisinin bozulmasının sebebi bu tarz yayınlara bağımlı olmaları. elimde olsa yasaklarım.

İzleme derim. Psikolojin bozulmasa da olumsuz etkilenir en azından. Ekran başındaki 14-15-16 yaşındaki gençlerin psikolojisinden bahsetmeye gerek yok. Yakın tanıdıklarıma da aynı şekilde söylüyorum.

Üstte belirtildiği gibi eşler, akrabalar arası kavga içeren yayınlar da yasaklanmalı.
Hukuka bağlı olarak çözümlenecek adli meseleler ekranlara her yönden neden özel kurum veya programlar ile yansır anlamak imkansız.

avam değil de zararlı. asla başlama bataklıktan çıkamazsın bağımlılık yapıyor çünkü.

Müge anlı fangirl olarak cevab vereyim;

Muhtemelen avamdir, o kısmı bilmiyorum. Ama ben psikolojiye aşırı merakli biri olarak supervizyondaymisim gibi hissediyorum (psikolog arkadaslardan özür). Suçluların psikolojisini analiz etmeye, anlamaya çalışmak, mimiklerini, jestlerini, kullandıkları dili incelemek aşşşiri hoşuma gidiyor. Dolayısıyla benim için FAYDALİ BİLE xd

Esra Erol'la müge'nin programı aynı değil bu arada. Bence karistirmamak lazım. Mugede sadece suçlular var. Çok nadir araya çıtır çerez konu alıyor. Ama onlardan bile çok şey öğreniyorum xd

Ne tür bir zararı olduğunu duusnuyorsunuz? Bunu merak ettim. Paranoya gibi bir şey mi?

Bro ben her gün İstanbul trafiğinde itle kopukla cebelleşiyorum işe gidebilmek için, psikopat bir ruh hastası olsaydım sadece trafikte geçirdiğim bu 2 saatte olurdum, biri Müge Anlı izliyor diye psikolojisi bozulsaydı Türkiye'de zaten hayatta kalamazdı emin ol. Ayrıca bu oto boku her şeyi yasaklayalım tayfayı da anlaam mümkün değil he biz daha özgür bir ülke olalım dedikçe adamlar beğenmediği her şeyi yasaklama derdinde tam bir Türk kafası.

müge anlı izlemek avamlığın dibidir. kaynım ona atladı buna atladı muhabbetleri aşırı boş. köy insanları ve şehir varoşlarının yaptıklarında mantık aramak onları sorgulamak falan gereksiz. öyle onlar.

evet avam bir şey. o bunu vurdu, bu bununla ilişki yaşadı tarzı gecekondu mahallesi dedikodularının ulusal medyada tartışılması. başka bir şey değil.

yasaklanmalı mı, hayır. talep görmezse zaten yapılmaz. ayrıca hukuk sistemi doğru düzgün işlerse, topluma eğitim ve iyi ahlak kazandırılırsa da yapılmaz.

Duyuruya, sözlüğe ve diğer internet sitelerine bakıp okurken, sosyal medyada gezinirken arkada fon olarak sürekli açarım (canlı yayın). Ama pür dikkat izleyemem sıkıyor çünkü sürekli aynı şeyler tekrarlanıyor genelde. Sonradan internetten açıp da izlemem, o kadar bol vaktim olsa başka şeyler izlerim.

İzliyorum ama bence de biraz avamlık, fakat abartmamak, izleyenleri de aşağılamamak lazım.

Yengesine atlayanları dizi de izliyoruz, gerçekte izleyince neden ayıplanalım? Karısını öldüren, komşusuna atlayan, birbirini dolandıran. Bunların hepsini ayrı ayrı filmlerde dizilerde konu edip izlemişizdir.

Hayır bir de bunları izlemek neden avam abi ya da neden yasaklıyoruz? Adam karısını öldürmüş kızına tecavüz etmiş annesini dövüp kolundaki bilezikleri almış program da bunu yayınlamış, yani asıl problem bu olanlar mı bunları yayınlamak mı ya da izlemek mi, bunları yasaklayınca bunlar olmamış mı oluyor bir de anlamıyorum ben, ayrıca devletin polisinin jandarmasının çözmediği/çözemediği bir olay bu programda sonuca ulaşıyorsa değil 3 saat 24 saat yayınlansın bence. Adam karısını öldürmüş 15 sene önce kemiği kalmamış ne polis bakmış ne jandarma, hatta köylerde olan olaylarda jandarma ilişkili olduğu ailelere önceden haber verip hazırlık yapılmasına neden olan bi organizasyon haline gelmiş, böyle böyle çözülemeyen yüzlerce olay olmuş, programda bunlar çözülse de çözülmese de gündeme geliyor, bunun ne zararı var abi siz istiyorsunuz ki bunlar yayınlanmasın kimse izlemesin, acayip düşünceler.

Ben izliyorum avam olduğunu da düşünmüyorum, psikolojim de bozulmadı=) kadın bir nevi ruh eşim, benim gibi birini, onun yaptığı şeyleri izlemeyi seviyorum. Fakat 2 yıldır farklı bir popülerliği var, öncesi çok daha iyiydi. Bu yıl konular çok karı koca muhabbeti, bu sıktığı için geçiyorum genelde. Onun dışında her şeye hakimim.

Herkes tutturmus bir avam, sanirsin tüm gün insanlik adina bilimsel isler yapiyorlar...

Müge Anliya karsi ben de önyargiliydim. Cogu zaman insanlara karsi ekibinin ve kendisinin davranislarini da tasvip etmiyorum.

Ama gel gelelim cineyat konularini islemesini cok seviyorum. Cogu filmden, diziden daha fazla merak uyandiriyor bende.

Sonuc olarak, bu kadar kasmaniza gerek yok. Acin youtubeden, ilginizi cekmeyen konularda ileri sarin izleyin...

Ben düzenli olarak takip edemiyorum iş sebebi ile. Ancak ilgi ile takip ettiğim olaylar oldu. Ben polisiye severim ve müge'nin puzzle çözer gibi açık bularak adım adım ilerlemesini çok başarılı buluyor ve keyif alıyorum açıkçası. Benzeri programların vasatlığını görünce kadının gerçekten başarılı olduğu kanaatine varıyorum. Burada avam olarak adlandırılan programa katılan kitleden sebep olabilir. Toplumun cahil ve yoz tarafını temsil ediyorlar(kastım mağdurlar değil ama bazen mağdurlar da cahilliklerinin kurbanı olabiliyorlar, evlenme vaadiyle dolandırılanlar gibi.) Ama gözümüzü kapatarak böyle bir şey yok da diyemeyiz. Ben izlediğim zaman korkuya kapılıp aman Allahım triplerine girmiyorum, beni hiç etkilemiyor. Ben olay örgüsüne ve puzzle'a kaptırıyorum kendimi. Çok hassas olanlar izlemesin tabii. Ben izleyenlere hiç avam gözüyle bakmıyorum, kurgu dolu Survivor izleyeceklerine bunu izlesinler bence, bunlar hayatın gerçekleri maalesef.

abuzer +1
mslny +1

o avam bu yüksek kültür tartışması da çok kibirli bir yaklaşım. bunu da belirtmem lazım.

Yıllardır Müge Anlı'yı aralıklarla olsa da izlerim, severim de. Kim kimle ne yaptı'dan öte, suçlu adamın davranış tarzı, yaklaşımı, suçluyu anlama süreci vs. aşırı eğlenceli ve öğretici geliyor bana. Ki o ona atladı tarzı antipopüler magazincilikle bakmazsak davranış, psikoloji, yaklaşım, tepki açısından analiz yapmak anlamında çok iyidir müge anlının programı. Bu arada belirtmek isterim ki; yüksek lisansımı adli psikolojide yapmak isteyip kadavra dersi var diye vazgeçmiş insanım. Psikoloji ve suç psikolojisine aşırı meraklıyım. Bu anlamda beni besliyor.

Avam dersem fazla kaçar, fakat elit hiç değil. Olmasa daha iyi derdim. Ulusal kanaldaki dizilerden en az bir basamak yukarıda ama kesinlikle bunu söyleyebilirim. Maalesef ben de dönem dönem izliyorum. Köy fobimde ne kadar haklıymışım bunu destekliyor sadece başka da bir işime yaramadı lol

Edit: Bir artısı daha geldi aklıma. Zaman zaman muhatap olduğum veli kitlesinden dolayı yakınırım (yakınmama neden olan kişi oranı %3 falandır ama o bile bana yetiyor). Müge hanımı izlediğimde halime şükrediyorum ve %3’lük kesime kalpli gözlerle bakmama vesile oluyor.

Yorumlar için teşekkürler. Avam olduğunun düşünülmesi tabii ki izleyip izlememem konusunda bir şeyi değiştirmezdi ama "bu aralar ne izliyorsun, neler yapıyorsun" sorusuna müge anlı izliyorum diyecek kadar yerleşmemiş hayatımıza. Henüz buna hazır değiliz demek ki.

Bir ara kanıt diye bir dizi vardı. Hatırlıyorum hatta baya da seviliyordu. Kıyaslayınca müge anlının geri kalır bir yanını görmüyorum. Hatta o diziye kıyasla bazı olaylar müge anlı programında yaşanmaya devam ediyor. Gerçek kriminalleri vakaları izleyebileceğimiz başka bir şey yok ki. Buna benzeyen bir şey bile yok hatta. Palu ailesini düşün mesela, filmini yapmaya çekinir insan bunun. Biz bu insanları baya canlı canlı izledik. Başta mağdur zannettik, yazık dedik.. hangi filmin senaryosu böyle köşeye yatırabilir insanı? :)

önlem olarak büyük boy çöp torbası 15 lira ve koli bandı 12 lira, geçici olarak yağmura karşı bir kapak oluşturabilirsin :)

Hatta geçici olarak dolap kapağını da koli bandı ile yapıştırabilirsin.

o skindirik dolapların, plastik menteşeleri nalburlarda falan vardır. 5 tl falan onlardan alıp 2 vida ile halledersin hocam.

%10 kadar bir fazlalık var, kayda değer bir şey değil. Teorik olarak %10 kadar daha hızlı şarj olur.

Aynı ürünlerde rengi nedeniyle diğerlerine göre daha az satılanın fiyatı indirime girebiliyor ben de aynı şekilde mor renkli kulaklık almıştım kendime.

Pazarama, iş bankası ya da maxmimum kart işbirliği ile çalışan bir yer değil miydi? Hatta maximum kart varsa başka avantajlar da olabilir.

Renkten dolayı stok şişmiştir, indirim yapıyorlardır +1

desa ve matraş'a baktınız mı?

bulamazsiniz bence. gordugum kadariyla sadece kendi sitesinden satis yapan bir marka, ki onlarda bile yok. ebay poshmark tarzi yerlerde ikinci al bakinabilir belki.

bu arada bu fotodaki manken unlu biri degil mi yahu yoksa ben mi benzettim ama cikaradim. dizide falan oynuyordu sanki?

direk bunu bulamayacağımızı biliyoruz, aradığımız tarza örnek olsun diye koydum. mankeni biz de beğendik, ünlüyse de tanımıyorum ben.

desa'ya internetten baktık ama beğenemedik hiç.

Linktekine benzer bi şey arıyorum ben de ama bu linkteki de tam olarak tatmin etmedi beni ya. Derimod'da Desa'da falan zaten hiç güzel bi şey yok. Vintage ürünler satan yerlerde falan denk gelmek gerekiyor sanırım ya da Kadıköy Yeldeğirmeni'nde Evren Butik diye bir dükkan var ikinci el kıyafet satıyor güzel şeyler geliyor oraya. Feriköy'deki gece pazarında da denk gelebilirsin.

bu ceket muthismis yalniz.

Bu ceketin aynısını, 89-90 civarı Levi's satıyordu, deri ve red tab ile. Çok güzeldi.

Model resimleri ile gidilse, özel üretim yapan bir dericide aynısı yaptırılır, hatta vucut ölçülerinize göre yapılır daha bile iyi olabilir.

Önemli olan iyi bir deri terzisi bulmak, İstanbul Zeytinburnu bölgesinde bu işi yapanlar var. Çok zor bir model değil, 3-4 bin liraya yaptırılır sanki.

Bu tür hazır ürünler piyasada ortalama 2.500 TL

levi's olanı merak ettim.

biz izmir'deyiz, @john söylediğiniz fiyatlar çok iyi, büyük markalarda beğenmediğimiz modeller çok daha yüksek fiyatlı. izmir'de nerede kim yapar bilmiyorum ama araştırıcam.

Ben de Google araması ile gördüm tekrar. Klasik trucker modelinin derisiydi, Levi's'ın Levi's olduğu yıllarda.

levi's ın modelini gördüm, çok iyiymiş gerçekten de. keşke yine üretseler.

link var mi levi's icin kanka?

google görsellerde "levi's deri ceket" yazınca çıkanlara baktım ben.

Dolap uygulamasında çıkıyor çeşitli beden, fiyat aralıklarında ve ikinci el/yeni seçenekleri ile. Şimdi baktım meraktan, Levis deri yazarak arama yaptım.

algıda seçicilik?

Şartlı refleks değil mi? Pavlov'un köpeği deneyi.

algida secicilik

Evet öyle yapıyolar, sanırım işletme maliyeti VDSL internete göre daha kolay, yoksa ücretsiz geçiş vermelerinin bir nedeni anlamı olmaz.

Aynısını Türknet ile yaşadım, önce kıllandım ama sonra kabul ettim.

Çünkü bu vesile ile taahhüdünüz varsa hem onu uzatacaklar hem de aylık tarife fiber olduğu için yükseltecekler.

Türk telekom'u kullanmak zorunda değilsin ama biraz daha kafam rahat olsun dersen telekom derim.Hem de şu ortamda taahhüt vermek daha mantıklı gibi.Onun dışında netspeed önerebilirim,200'e kadar veriyorlar bildiğim.

Çok saçma olabilir ama boot tuşunu yanlış biliyor olabilir misiniz? Yani boot tuşuna zamanında basamadığınız için diskte okuma yapıyor ve ondan donuyor olabilir.

Her bilgisayarda aynı olmuyor boot tuşu, kullandığınız pc'nin boot tuşunun hangisi olduğuna emin olun önce.

yok boot tuşunu biliyorum. Harddisk takılı olmadığında USByi seçip başlatabiliyorum.

zafer algöz sadri alışık ile ajda pekkan'ın başrol oynadıkları filmin başlangıcını anlatıyor. koskoca sadri alışık bile o dönem ajda'yı istemiyorum, oynayamaz, sinir eder demiş ama ülkü erakalın emrivaki yapınca işin içinde bulmuş kendini. İlgili hikaye Youtube kafa tv'den izlenebilir.

Verilen borçlar, imzalanan senetlerden dolayı ister istemez yapımcının yönlendirdiği filmlerde oynamak zorunda olanlar elbette vardı. Ama ünlü ve kafa oyuncular çok talep gördüğü için senaryo seçme özgürlükleri oluyordu.

Yani ipler tamamen yapımcıların elinde olmuyordu, hatta sözleşmeye "beni bu filmde x kişi seslendirecektir" yazıyorlardı ki yapımcı başka seslendirmeciyle çalışamasın.

Mesela örnek bir kontrat ;

www.instagram.com

Bir tane daha ;

www.instagram.com

döneme ve oyuncusuna göre değişen bir durum. çoğunlukla olan şuydu, star oyuncu bir yapım şirketiyle anlaşır ve o şirketle birkaç filmlik anlaşma yapar. türkan şoray'ın bir senelik 10 filmlik anlaşma yaptığı sözleşmeler vardır. bu yapım şirketiyle anlaştıktan sonra elbette starın istediği şeyler varsa yapılmaya çalışılır ama bunda bir kesinlik yoktu.
bir de bir yapım şirketiyle sözleşmeliyken başka yapım şirketi o oyuncuyu bir filmlik ödünç isteyebiliyor. eğer güzel projeyse, oyuncu çok istekliyse olabilen bir durum bu.
3-4 seti aynı anda idare etme durumu starlardan çok yan rollerde olur benim bildiğim kadarıyla.
star olan oyuncu bunu yapmaz. ama dediğim gibi dönemine bağlı.

bir de şu var, sinemada da futbolda da bir kişiye kontratı var diye zorla bir şey yaptıramazsınız. yani yaptırmaya çalışırsınız ama olmaz. oyuncu sete çıktığında oynamazsa ne yapacaksın? ham film pahalı ve zor bulunuyor o dönem. oyuncu üç kere hata yapsa bir dolu film gider. tabii bunlar olağan şartlarda.
ancak yeşilçam'da da ülkenin her yerinde olduğu gibi -çok dillendirilmese de- mafyavari işler dönüyordu. öyle olunca yapımcıya "ben bu filmde oynamam" diyemiyor oyuncu ne kadar star olursa olsun.

Buzdolabına koy

Dolapta patlar fazla soğuyunca, üstünden tutup aşağı doğru elinizde hızlıca sallayın silkeler gibi. Böylece içindeki civa aşağı doğru iner.

Muhtemelen aracınız yeni model ve anahtar üzerinde merkezi kilit ile immobilizer sistemi de mevcut. Sırf immo yüzünden bile sadece çevir aç anahtar yapılamaz. Bulunduğun şehirdeki en kaliteli anahtarcıya gitmeni tavsiye ederim. Fonksiyonel araç anahtarını her kilitçi kopyalayamaz ama araç yanında olmadığı için deneme imkanın da olmayacak... TR'de yaptırmaktan vazgeç diyorum.

Bazı araç sistemlerinde aracın da bu işi yapan anahtarcıya gitmesi gerekiyor, bazı (çoğu) sistemlerde ise orjinal ve çalışan bir anahtar yetiyor. O anahtarın aynısından elektronik olarak bir tane daha kopyalanıyor.

İnternette araç modelinizi yazarak aratın yapabilecek yerleri.

fabrika üretim tarihi olur genelde o tarih.
o yüzden öyle.

eskiden satin aldiktan sonra 3 yil idi, sonradan degisti ve gumruk giris tarihi dikkate alindi,

Yukarıdakiler +1

Yerli ise üretim tarihi ithal ise ülkeye giriş tarihi baz alınıyor.

Fan sesi büyük ihtimal ile, fan ilk çalışırken ses yapıyor ve ısınınca susuyordur. Aynı bozuk pc fanları gibi.

Dolabı öne doğru çekin ve arkasında altta mekanizmayı görüp dinleyin, fandan geliyosa (ki gelmiyosa da) dolabı fişten çekip koruma ızagarasını açın.

Sonra da elektrik süpürgesi ile biriken tozu pisliği emin, faydası olmaz ise fan göbeğine yağ damlatmak gerekebilir. Tabi önce fandan geldiğine emin olun.

yok ses alttan gelen bir ses değil, sanki dolabın ortalarında bi yerden, içerden geliyor. alttaki kapağı söküp temizlemiştim zaten geçenlerde, değişen bir şey olmadı.

benim buzluk buz yaparken oyle sesler cikariyor. kup buz ureten bir modelse o olabilir.

Tamir olacağını sanmam da, elinde aynı diskten olan bir yer kartları emaneten değiştirip içindeki verileri kurtarır en fazla.

Ya da elinde yanı model HDD vardır, disk bozuktur ama kartı sağlamdır, kartı takar sizin HDD ve çalışır.

Diski ele alıp, yazıcıoğlunun bodrum katı ve üst katları, bir de yazcıoğlu karşısında bir pasaj vardı oraya bakın. Yukarı çinili otoparka doğru ara sokaklarda da var bu işleri yapanlar.

İçindeki veriler önemliyse öyle her önüne gelen yere bırakmayın ama.

ekşi sözlükte unspokenlies reloaded datadoktoru.com üzerinden veri kurtarma hizmeti veriyor.

işi salt veri kurtarma olmayan yerler içinden geçerler.

Ayrıca hdd lerin clean room da açılması lazım, veriler önemliyse 5 haneleri gözden çıkarmak gerekiyor.

Olmaz. Boşuna ödedin.

Silinmeye dahil olmazsa boşuna ödememiş oluyorum ama..

Borcunu ödediğin için silmeye dahil olmasa da ödemiş oluyorsun. Yok öyle ödenen borcu ödenmemiş gösterip kapsama almayıp borç çıkarmak. Var mı yoksa lan...

31 Aralık öncesi siliniyor, 2023 değil. Boşa ödemedin.

sen boşa ödemedin de ödeyen çok kişi boşa ödedi

ödediysen geçen senekileri boşa ödedin. onların da faizleri silindi sanırım, verginin tamamı değil. yani tamamı silinmemiştir umarım. enayi gibi hissediyor insan sonuçta.

Vergi borcu silme işi ben kendimi bildiğimden beri var, 3-5 sene de bir çıkar yenisi. Ama asla ana para silinmez, faizi silinir.

Kaldı ki siz zaten borca düşmemiş, vadesi geçmemiş bir vergiyi ödediniz, o zaten konu dışı.

Bu arada faiz siliniyor derken, sadece ana para ödeniyor değil, enflasyon farkı da alınıyor.

Atıyorum 2020 yılından 10.000 tl ana para vergi borcumuz var, bu borç faiziyle bugün 25.000 TL olmuş mesela.

Devlet diyor ki af çıkardım, faizi siliyorum. Ama bu demek değil ki 10.000 tl ana para ödenecek, enflasyon farkı hesaplanıp güncel borç ödenecek.

Yanlışım varsa düzeltin lütfen.

Edit: Sadece faiz demek yetmez, gecikme cezası da var işin içinde.

Pardus bir linux dağıtımı idi, günceli yoktur sanırım. Elde çalışan bir pc ve usb bellek varsa, ubuntu gibi bilinen bir dağıtımın sitesine girip belleğe işletim sisteminin dosyalarını indirip belleği hazırlayın.

Sonra pc yi bu bellek ve bozuk disk ile açıp, bellekten işletim sistemini deneyin (kurulum yapmadan denenebiliyor)

raw formatı bilmiyorum ama bu işler için gparted favorim. çoğu dağıtımın live cd'sinde öntanımlı geliyor.

Sahibi milletvekili kiziyla evli. Lobisi saglam.

@sekerler, oyle olsa bile; rakiplerinin topuguna mi sıkıyor, vergiyle mi yildiriyor? dogruca son kullaniciya hitap eden bir urun bu, ihaleye filan girilmesi gerekmiyor. serbest piyasayla belirlenen bir pazarda, devletin hangi destegi bu rekabeti ne boyutta bozabilir?

Çok basit, ilk yapan kazanır.

Tekel filan da değiller ayrıca, bir kaç farklı marka daha var aynı işi yapan. Ama bu işi bu ülkede ilk yapan/icat eden Martı olduğu için jenerik bir isim oluştu sektörde.

ilk çıkan firma olması, kısa sürede bir çok lokasyona yayılması vb. şeyler tanınırlığını arttırdı. artık scooter da denmiyor direk martı deniyor hepsine. selpak gibi bir şey oldu.
tabi damat olasının teknik konularda ve yasal düzenlemelerde yararları da olmuştur.

Benim uzaktan gördüğüm kadarıyla hem sektöre ilk giren olması hem de diğer firmalardan çok çok daha fazla para harcayıp yatırım yapmış olması.
Temmuz 2020'de yani taa doların 6,8 TL olduğu günlerde "25 milyon dolar" yatırım almış bir şirketten bahsediyoruz. Rakiplerinin bu kadar yatırım aldığını veya yaptığını sanmıyorum.
Siyasi olarak da adamın bağlantıları, gücü, girişkenliği gibi bir şeyi olduğu çok belli.

inanılmaz para harcayıp oldukça yayıldılar. first mover advantage yani. rakipleri var ama mesela oturup uygulamasını indirmemişimdir bile.

çok yatırım aldı, çok para yakıyor hepsi bu.

Link'in (superpedestrian) scooter'ları daha iyiydi performans olarak, onu kullanıyordum fiyatı daha pahalıydı heralde, bir kaç ay önce çıktı gitti türkiye'den.

ismi çok doğru seçilmiş
ist.da sempatik bir hayvan
döneri var :)

benim açımdan
açıkçası 1 kere kullandım, yolda hangisi vardı da üye oldum hatırlamıyorum bile
bizim yollar kalitesiz olduğu için baya konforsuz gelmişti
trafik kazası riski de cabası, freni manevrası çok kısıtlı

bu işte 4 yıl önce bizde bakmıştık.

normalde belediyeden falan scooter başına ücret talep ediyorsun. çünkü bölgedeki ulaşım sorununu çözüyorsun + scooter ücretlendirmesi tabi.

belediyeden aldığın para bir tür ön ödeme, scooterlardan gelen ise işte geri kalan finansmanı hallediyor. bu şekilde feasible çıkıyordu business plan. yani bir scooter kendini 18 ayda falan çıkartıyor geri kalan tüm kullanım mesela 24 ay falan olursa hepsi kar.

martı dümdüz tüm belediyelere ücretsiz verdi tüm scooterları. işte o ön ödemeyi cebinden karşıladı. peki nasıl? burası tabi muallak.
peki scooterlardan gelen paralar işi feasible yapar mı? burası da muallak.

peki zarar ediyorsa nereden kazanıyor martı?
tüm sistemi white label olarak başkasına satıyor.

yani sen diyorsun ki her yer martı oldu. bizde girelim bu işe. martı'nın sahibine gidiyorsun o sana atıyorum 10m usd'ye tüm sistemi satıyor. sen de farklı bir scooter modeli ile "tosbağa" markası ile hazır sistem sahibi oluyorsun.

normal bir hukuk devleti olsak böyle olmaz çünkü diğer rakipler haksız rekabetten dava açarlar bir baz fiyat belirlenir vs.
hukuk olmadığı için martı gibi firmalar böyle "bedava" fiyat verip sonra sistemin satışından "kar" etmeye çalışıyorlar.

peki adam cidden bu kadar investment almış mıdır?
normal bir yol ile imkansız! çünkü bu saklı bir teknoloji değil. çok alengirli bir iş değil. belli ki adamın bir kaç tanıdığının parası var oradan toplamış. ee bu da investment değil midir? ee investmentdır tabi.

yoksa normal rekabet koşullarında yani hukuk falan olsa tier ezer geçer.
www.tier.app

rakipsiz değil. Binbin mesela dev gibi bir genel merkezleri var şaşırmıştım bunlar bu kadar kazanıyor mu diye.

Ama martı ilk olduğu için Türkiye'ye bu konsepti onlar öğretti, adını daha çok duyuyoruz. Bir de siyasi bağlantıları, daha fazla kendilerini konuşturmalarının etkisi var. Sahibi de daha medyatik bir isim diğerlerine göre.

1- martı scooter kiralamada tekel değil.
2- rakiplerinin tutunamadığını kim söyledi?

Benim yaşadığım yerde uzun süredir binbin, hop ve fenix scooterları da kullanılıyor. Ben her sabah metroya bunlardan birine binerek gidiyorum. Benim şartlarımda argümanlarınız doğru değil.

Bence herkes kendi teknigini gelistiriyor. Örnegin yurtdisinda adam VR (Ön Sag) HL (Arka sol) seklinde yaziyordu.

İşaret balansı kaçırmamak için, sibopa denk gelen yere tebeşirle işaret atar. Latiği takarken aynı yere denk getirir, böylece cant ve lastik arasındaki balans ayarını bozmamış olur (varsa)

Edit: Çünkü aynı lastiği aynı canta geri taktığınızda balans tutmaz diğer türlü. Mesela balans yapın tekere, sıfırlansın. Sonra lastiği söküp yarım tur çevirip tekrar takın, balansa koyduğunuzda yeni bir değer çıkar. Sıfır lastikte belki çok azdır bu oran ama kullanılmış lastikte kesin çıkar.

hayır sibop işareti değil, zaten lastiği janttan söküp taktıktan sonra kurşunları temizleyip baştan balans ayarı yapıyor. yani aynı lastiği janttan söküp geri takarken işarete denk getireyim de tekrar balans ayarı yapmayayım demiyorlar zaten. her sökme takmada balans sıfırlanıyor.

o tip bir işaret değil. 1 2 3 4 adet çizik atıyor, her lastikteki çizik sayısı farklı. nereden söktüğünü belirlemek için attığına eminim, zira her lastiğin işareti farklı. ama hangisi ne onu anlamadım.

şunun için soruyorum. lastiklerimin iki tanesi 2020/50. hafta üretimi, iki tanesi de 2021/40. hafta üretimi. sağ arka lastik patlayınca karşılıklı lastikler denk olsun diye sol arka ile çift olarak değiştirmiştim. geçen gün kışlıkları taktırırken dedim ki yeni tarihlileri öne tak. tamam dedi.

şimdi bu mal lastiklerin üretim haftasını niyeyse tek yanağına yazmışlar. sağdaki lastiklerden arkadaki 2020/50, öndeki 2021/40, yani istediğim gibi. ama soldaki lastiklerin üretim haftası iç tarafta kalmış, dışta yazmıyor, göremiyorum. üstündeki çiziklerden anlamaya çalışıyorum, yazın kışlık lastikleri söktürürken çizdi bunları. hala duruyor üstünde. nereden sökmüş, hangisi 2020, hangisi 2021 onu anlayayım da arabanın altına yatmak zorunda kalmayayım diye.

Ya silahı hibe edip (satıp) devredecek birine ya da devlete bağışlayacak. Harici sorunuz olursa mesaj atabilirsiniz.

@odiyus +1

Silah değerli bir silahsa ilana koy, biraz uygun bir fiyat oldu mu hemen satılır. Değerli bir silah değilse, bir tanıdığa hibe edebilirsin (kanunen satmak yasak, ilana koyduğunda da hibe gibi işlem yapılacak noterde)

Zaman kısıtlı ise tanıdık birinin silah alım evrakı çıkarması zaman alabilir, bu durumda ya tanıdık bir polise, ya da ruhsat büronun bağlı olduğu ilçe emniyete ya da jandarmaya hibe edeceksin.

Başlarken hangi tuşa basmam gerekli f8 miydi

Raw disk olmuş maalesef chkdsk veya scan yapamıyorum. Başka önerisi olan var mıdır

İlk önce başka disk taktığınızda sistem açılıyorsa, ssd yi ikinci disk olarak takıp içindeki gerekli şeyleri kopyalayıp yedekleyin.

Sonra diğer ihtimalleri dener olmadı en kötü format atılır.

Laptopa bağladım ama windowsun olduğu ksım raw olduğu için içine giremiyorum

Bence değil, zaten konut/arsa fiyatları yükseldi. Şimdi satayım deseniz istediğiniz fiyata gitmez, seçimden sonra da satılanı dolarla bile olsa geri alamayabilirsiniz.

Hayır.
İhtiyaçtan satmıyorsanız, ev satmak hiç mantıklı değil.

Hiç değil, yapmayın.

Herkes aynı cevabı vermiş de ben şunları söyleyeyim;

1. Oturduğunuz evse satmayın.
2. Kira gelirine muhtaçsanız satmayın.


Satıp ne almanız gerektiğini söyleyemem ama Turkiye gibi dikey yerleşmenin teşvik edildiği, konut arzının çok kolay arttırılabileceği metropolde ev fiyatları dolar bazlı zirvelerde olmasının seçim sonrası cok düşük olduğunu söylemek isterim. Ortodoks politikalara illa ki dönülecek seçim ekonomisi bitecek işte o zaman göreceğiz. Merak edenler 2016-2019 arası konut fiyatlarına ve faiz oranına bakabilir.

Ev satmak kesinlikle mantıklı değil. Seçimle falan ilgisi yok. Artık Türkiye'de konut sıkıntısı bitmez. Mültecilerin üreme hızı çok yüksek. Durmadan göç alıyor ülke. Belki 150 milyonu görecek nufus.

cok bos hesaplar bunlar. kisa donemli spekulasyon zarar ettirir.

kötü bir evse satıp daha iyi bir ev almak daha mantıklı

Sabit kura geçilmezse bana mantıklı geldi. Dövizi normal yollarla uzun süre tutamazlar.

Evi satmaya zaten niyetiniz varsa bi tık mantıklı olabilir, ama sırf bu fikir için satmak mantıklı değil. Örnek verelim;

Eviniz 1.850.000 tl değerinde diyelim, sattınız ve 100.000 dolar aldınız. Seçim oldu bitti ve bir yıldır baskılanan dolar ipini kopardı ve 25 tl oldu diyelim.

Sizin 100.000 dolar da 2.500.000 TL oldu yani, kar ettiniz ve sattığınız evi geri almak istiyorsunuz. O da ne? Sattığınız ev 2.600.000 lira olmuş!